Casusluk Davası — Gerçek mi, Algı mı?
Türkiye bir kez daha yüksek tansiyonlu bir dosyanın içinde:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, danışmanı Necati Özkan ve gazeteci Merdan Yanardağ isimleri bu kez “casusluk soruşturması” iddiasıyla gündemde.
Konu çok yönlü. Çünkü bir yanda “siyasi operasyon” diyenler var, diğer yanda “devletin verileri yabancı kişi veya kurumlarla paylaşıldı” diyenler…
Gerçek, yargı süreci tamamlanmadan netleşmeyecek.
Kurultay davası hatırlatması:Siyaset ve hukuk ayrımı
CHP’deki kurultay tartışmalarında da benzer bir tablo yaşanmıştı.
O dönem muhalefet cephesi, “iktidar yargı üzerinden CHP’ye operasyon çekiyor” iddiasını gündeme getirmişti.
Ancak mahkeme, mevcut CHP yönetimi lehine karar vererek bu iddiaları boşa çıkardı.
Bu örnek, siyasetin “yargı mağduriyeti” söylemini zaman zaman siyasi dayanışma ve mağduriyet üretme aracı olarak kullandığını göstermiyor mu?
Şimdi de casusluk dosyası üzerinden benzer bir “mağduriyet söylemi” oluşturuluyor olabilir.
“İstanbul Senin” iddiası: Ciddi bir veri güvenliği sorunu mu?
Casusluk dosyasının merkezinde, “İstanbul Senin” uygulaması üzerinden binlerce İstanbullunun kişisel verisinin üçüncü kişilerle paylaşıldığı iddiası bulunuyor.
Bu, teknik olarak basit bir iddia gibi görünse de, veri güvenliği ve mahremiyet açısından oldukça ciddi bir mesele.
Eğer iddia doğruysa, bu durum hem hukuken suç teşkil eder hem de vatandaşın devlete ve yerel yönetime olan güvenini zedeler.
Dolayısıyla “siyasi algı operasyonu” demek için de, “hiçbir şey olmadı” demek için de erken.
Dosyanın içeriği, teknik raporlar ve bilirkişi incelemeleriyle netleşmeden, her iki tarafın da kesin hüküm vermesi sağlıklı değil.
Hukuk süreci işlesin, siyaset gölge etmesin
Türkiye’de ne yazık ki her kritik dosya önce mahkeme salonlarında değil, televizyon ekranlarında ve sosyal medyada görülüyor.
Casusluk davası da bu sürecin son halkası.
Hukuk, elbette siyasetten bağımsız olmalı; ancak siyasetin de her hukuki süreci “operasyon” olarak nitelendirmesi, adaleti zedeleyen bir tutumdur.
Bugün yaşananların siyasi bir manipülasyon olup olmadığını söylemek için elimizde yeterli veri yok.
Ama kesin olan bir şey var:
Gerçek adalet, ne erken verilen hükümle ne de geciktirilen dosyayla sağlanır.
Sonuç
İmamoğlu ve ekibine yöneltilen casusluk iddiaları, Türkiye’nin siyasi kutuplaşmasının yeni bir yansıması haline geldi.
Ancak bu kez farklı davranmak gerek:
Hukuk sonuç vermeden siyaseti hükme dönüştürmek, yalnızca davayı değil, adalet duygusunu da yıpratır.
Soru basit:
Gerçekler ortaya çıkmadan, kim kimi yargılıyor?